Bu ‘tabela’, “Lambalık” yazısını yazarken aklımdaydı. Lambalığı tartışabilirsek bunu da konuşuruz diye düşünmüştüm. “Lambalık” üzerine söyleşi umduğum kadar ilerlemedi, fakat beni şunu görebildiğim noktaya kadar getirdi: LE CORBUSIER, Exterior light 1952. Paylaşmasam bunları görmeyecektim…
Meşhurmuş bizim lambalık; paylaştığım ilk köprüdeki biraz daha popüler hali; çoklukla şu ortamlarda karşılaşılıyor: Sergi, Açık Artırma 1, AA 2. İnternet, insanı kendi başına yol almaya yöneltiyor, halbuki ben gidebildiğimiz kadar birlikte gidelim istemiştim.
Aşağıdaki beton tabela, bir dönem otların arasında kalıyor, açığa çıktığı zamanlarda da solgun, bezgin görünümüyle pek göze batmadan yaşamının son dönemlerini geçiriyor…

Bilmiyorum; belki de 30-40 yıldır bu durumdadır. İlk yapıldığında bunu buraya mı diktiler acaba? Hani, binaya biraz uzak kalmış da… Bir de niye 1? Tabelası olmasa da “ARCH 2” var mı?
İlk farkettiğimde, betondan böyle bir tabela oluşturulmasının ne anlama geldiğini anlamaya çalıştım. Mimarlığın ana kapısının önündeki beton çöp kovası gibi çoğaltılabilecek bir şey için kalıp yapılmasını anlardım. Tam karşısında, bir tane daha var en azından. Fakat bu öyle değil ki, bir tane yapıp binanın uygun bir köşesine dikeceksin. Birileri yıllar sonra da olsa bu binanın ne zaman yapıldığını öğrenecek.

Bir tür taş ya da mermer üzerinde yontarak elde edebileceklerinin dişilerini barındıran bir kalıp hazırlayıp dökeceğin betondan böyle bir şey elde etmeye kalkmanın temelinde bir “sav”ın bulunduğu çok açık: İnsan, daha çok şey yapacak; bu da nedir ki!
“Uzun zamandır insanı etkisine almış bir akıl çağında yaşıyorduk. Taşı yontmak yerine dilediğimiz biçimdeki taşı yapmayı da becerebilirdik.” Çıplak betonun karşılıklarından biri de işte bu tabela ile sınanmış diye düşündüm. Elli yılı bir biçimde aşan bu taş yüzüncü yılına varır mı bilmem; fakat böyle bir sav; malzeme temelindeki bitmez tükenmez arayış ruhunu canlı tutmanın aracı olmuştur.
Bu arayışın duraklarında biri; her yerde karşılaşılabileceğine de inandığımız için artık pek ilgimizi çekmeyecek biçimde Çatı’ya giden yolun başında piyasa malı bir saksıdır. Ömrü daha uzun olsa bile orada ne kadar tutunur, o da ayrı bir konu…
